Thursday, January 28, 2010

Kalb-i Zihin

Zihin konuşur, son derece didaktiktir. Ne istediğini bilir, bir komutandır... Son sözü söyleyecekmiş gibi bir havası olduğundan, vücutta ehemmiyet taşır. 'Bana bilgi ver!'... Hemen koşarak bir kitaptan, bir yazıdan bilgi alınır... Soruşturulur.. Cevap bulmaya çalışılır, sonuca gidilir. Ve Kalp bütün bu çabayı boşa çıkaracan noktayı koyar; ‘Ben bu bilgiyi sevmedim!’

Karın da zihni adamdan sayıp mesaj gönderenlerden biridir. 'Acıktığımı söyle!'... Zihin mesajı alır, sahibine sesi gönderir.. ‘Aşağıdaki acıkmış yemek yolla!’ Yemek bulunur, yenilir karın doyar. Sorun hallolur. Kalpten yine ses gelir; ‘Çok sevdim bir tabak daha yiyelim!’

Sosyolojik bir ihtiyaç olarak araba almaya karar vermişsinizdir. Zihin içinden mantığı da üreterek poker masasına oturur... Uzun toplantılardan gözleri çökmüş olarak çıkıp basit, sizi bir yerden bir yere götürecek mütavazi bir araba almanız konusunda karara varırlar. Size bunu iletir onayınızı alırlar. Siz de çenenizi sıvazlayarak, gayet makul bir ifadeyle ‘Haklısınız!’ dersiniz... Kalp yine anlamsız bir noktada peydah olur... ‘Bugattiii, Masseratiiiiii...... Spor arabamız olsun!’

Susuzluk zihne sinyal yollar.. ‘Su, suuuuuu, su!’ Su içilir, kalpten yine ses gelir; ‘Kolaaaa kolaaaa kolaa daha güzel!’ Böbrekler ne kolayı ne de suyu süzerken sesini çıkarmaz oysa ki... Cefakar birer memur gibi çalışırlar. Kalbin ve zihnin savaşı sırasında işlerine bakarlar, biraz sessilik isterler ama... Seslerini de çıkarmazlar... Boylarını aşar belki de... ‘Neyse ne, bu döngü gitsin de biz işimize bakalım... Ne yaparsa yapsınlar...!' Yan tarafta isyana hazırlanan kalın bağarsakları süzerek... Fakat sonuçta bu savaşın faturası hepsine kesilir.

Siz yolu arşınlarsınız da kalbe birşeyi beğendiremezsiniz.. Bazense öyle sever ki yolu, geri dönmek istediğinizde isyan çıkartır. Kalp o kadar ciddiye alınmayacak açıklamalar yapar ki... Bir araba verseniz direksiyonu bırakıp dondurma yiyeceğinden, sürekli itilip kakılır. Oysa ki zihin daha arabaya binmeden havayı koklayacaktır. Kalp sürekli ‘Sen sus, tüm isteklerinin cezasını ben çekiyorum!...’ cevabı ile karşılaşır, zihni yanınıza alıp korkutma taktikleri uygularsınız, 'Bak sana bırakıyoruz sonra biz uğraşıyoruz!' dersiniz. Pis pis sırıtır. Arada nadiren uyum gösterdikleri olur ki o zamanlar da zihin söyleyecek söz bulamadığı dakikalardır, ne de olsa kalp kadar hazırcevap ve ısrarcı değildir zihin. Devlerin savaşı. Bu yüzden er ya da geç biri birine tam söz geçirmeli ve ötekini susturmalıdır. Ortada bir savaş varsa bir de galip olmalıdır.

Belki de bir ihtimal olarak zihin, baştan aşağı kalp olana kadar geçirdiğimiz sürenin adıdır; ve bu yüzden bir gün kalp direksiyonda otururken havayı da koklamasına gerek kalmayacaktır.

No comments: