Sunday, June 8, 2008

Milli Takım Tatilde !

Bu aralar ‘Yahu bizim milli takım nerede?’ diye merak edecek olanlar için cevap veriyorum. İsviçre’de tatildeler.Bir kanalımız da naklen yayınlıyor. Hatta tatilin ilk doksan dakikasına da bugün şahit olduk. Daha marşlar okunurken bizimkilerde bir ‘Turnuva bitse de gitsek!’, rakipleri Portekizlilerde ise korkusuz, hırslı, efsunlamış, uzaklara kitlenmiş, küçülmüş ve kazanmaya kilitlenmiş bakışlar mevcuttu. Portekizliler güzel oynamanın dışında bir de, bir sürü ifadeyi bir arada bulundurabiliyorlar anladığım kadarıyla.

Çocukluğumdan beri çok istedim fakat futbol fanatiği kızlardan olamadım. Zaten bu mükemmel kızlardan kaç tane var? Kıymeti bilinesi insanlar. Doksan dakika boyunca haldır haldır top peşinde koşulmasından mıdır nedir sarmadı beni. Ama ne oluyor, ne bitiyor henüz anlamadım, ortada bir milli durum, bir seferberlik; bir kupa heyecanı varsa içimden küçük bir fanatik çıkıveriyor. Biz yoksak bile bir takım seçip destekliyorum. Ülkeler arası olan demek ki daha eğlenceli geliyor bana. Futbol tavrımı bilenler için gözlenesi bir durum. Kaleden dönen her top, çığlıklarım ve haykırışlarım arasında sahaya tekrar kavuşuyor. Keza ben ki yaklaşık sekiz bilemedim dokuz kez ofsayt nedir anlatılmış ve anlamamış bir insanım -anlatan çıldırır, ben çıldırırım- .Her milli maç sonunda mikrofon uzatsalar konuşma süresi itibariyle Hıncal ile Haşmet’i bile geride bırakır, başka yorumcuların Uğur’cuğuna o görüntüyü tekrar tekrar başa sardırtıp yorum yaparım. Öylesine hırslanıyorum. Her neyse futbol hallerimi bir başka yazıya saklıyorum. Keza yorumcular her sene yılmadan aynı pilavı temcitliyorlarsa benden de beş tane yazı çıkar şu ilgisiz halimle.

Ne zaman milli maç izlesem aynı tabloyla karşılaştım.Bana mı öyle denk geliyor nedir? Bizim takım sanki sahaya çıkmadan önce aynı cümle üzerinde uzlaşıyor gibi. ‘Gol yemeyelim yeter!’ Her oyunun ilk saniyeleri bizim takımın ürkek koşuşları ile başlıyor. Neden ürküyorlar bilmiyorum. Rakip takımın aniden ‘Godzilla’ya dönüştüğü mü oldu? Bir korku sahnesi mi vuku buldu? Ben mi kaçırdım? Bir bilen anlatsın. Korkarak başlıyoruz. Gerçi çocukların haklarını yemeyelim, bu sayede Portekiz bugün ‘Voltran’ı oluşturdu. Demek ki bir bildikleri var. O da ‘Korktuğun başına gelir!’ Gözlemlediğim kadarıyla bizim takımın herhangi bir maça -tabiri caizse- girişmesi için çok kritik bir durum lazım. Ya elenmek üzere olacağız ya da rakip takım maça başlamadan önce bizimle ilgili şok açıklamalarda bulunacak. Örneğin rakip takımdan biri Volkan’a ‘Senin için yediği golleri toplasak Dünya etrafını üç kez turlar!’ gibi bir cümle sarf edebilir. Bak volkan bir dakika bırakır mı kaleyi. Kaplan Volkan. Böyle, ‘Berabere olalım kimse üzülmesin!’ olunca tabii gol yemek kaçınılmaz oluyor. Gerçi Ronaldo maçtan önce ‘Tanımıyorum takımı!’ falan gibi can yakıcı açıklamalarda bulundu ama dozajı az geldi bize sanırım. O kadar hırslanmamış bizimkiler. .. Hazır önceki satırlarda Volkan’dan konu açılmışken ağlatana kadar uğraşmak isterim. Fanatiğim, saldırganım. O da af buyursun. Volkan’ı ilk defa böyle inceleme fırsatım oluyor. Kalecimizde genel hava ‘Yahu herkes koşuyor ben neden burada duruyorum doksan dakika!’ havası. Bu nedenle her fırsatta kaleden uzaklara doğru koşuyor. Bir ara sahanın ölçüsünü almaya gidiyor sandım.Yanımdaki arkadaşıma ‘Ne yapıyor bu arkadaş?’ bakışı atarken ; ‘Bu adam hep böyle!’ cevabını aldım. Adamın genel haleti ruhiyesi demek ki kaleye ters.

Bunun haricinde bizimkilerdeki manasızca bir koşma havası, koşarken reklamlardan aldığımızı nereye harcayalım, neye yatıralım düşünceleri. Laf buraya kadar gelmişken reklamlardan alınan ücretlere de kota koyma talebindeyim ben. Yarısı şimdi; yarısı iş bitince. Yoksa yatıyor bizimkiler. O reklamlar ki çeşit çeşit. Hele bir tanesi var izlerken tüylerim diken diken oluyor. ‘Ohoo hooo ho ho Türkoyuz!’ diye oralarına, buralarına vurup tempo tuttukları robot futbolcular reklamı. Reklamdaki gol toplayıcı çocuk hala kendine gelememiş diye duydum. Ama sonunda kendileri bile ürktüler bence reklamdan. Asıl korkunç olan biziz! Korkmayın çocuklar, korkmayın aslanlar! Sekiz gol yiyin ama korkmadan oynayın. Sırf o reklamı bile karşı takıma izletsek adamlar maçı bırakıp ağlayarak eve dönerler. Yok mu bir babayiğit şu korku filmi reklamımızı maçtan önce rakip takımın soyunma odasında oynatacak.


Genel anlamda her şeyden öte bizim genlerimizde var son dakikacılık. Haklı olarak bir planları varsa - ki böyle olduğu çok oldu- ‘Puanları boş verin yahu. At at nereye kadar. En sonda bir coşku yaratırız!’ diye düşünmüş olabilirler. Bizimkiler tehlikede açılıyorlar. Kaybedilecek bir şeyleri kalmayana kadar yani. Şahsen başından sonuna kadar istikrarla gol atışımızın arttığı bir turnuva görmedim.Vallahi çok şey bekliyorum. Bekliyorum çünkü istesek yapılır biliyorum. Bekliyorum çünkü bizim takımda esrarengiz bir hava da var. Sanki asıl takım taktiklerimiz anlaşılmasın diye saklanıyor. Tabii riskli bir taktik, ama var bir durumlar. Benim önsezim midir, optimistliğimden midir. Belki de bir sürpriz bekliyordur bizi. O kadarını bilemeyeceğim. Ama şundan eminim ki ortada taktik falan yoksa birinin acilen takımı hizaya sokması gerek. ‘Bitse de tatile girsek!’ havasından çıkılması ve ekip ruhunun yakalanması gerek. Keza daha geçen gün, takımın uçakta İsviçre’ye gidiş görüntülerini izledim.Arda ile dalga geçiş şekilleri benim bile gözlerimi doldurdu. Neymiş efendim, Arda arkada oturmasınmış kafası büyükmüş dengeyi bozarmış. Şimdi bu çocuk oyuna girince kafa topuna çıkamazsa bu kimin suçu? Benim değil herhalde. Daha uçağa ayak basar basmaz balans ayarlarını bozdular çocuğun. Ekip ruhunu nasıl yakalasın çocuk. İyi yedekte oturup ağlamıyor. Her şey bir yana. Burada telef oluyoruz, asabımız bozuluyor, tansiyonumuz çıkıyor. Zaten gurbetteyiz. Asılmayacaklarsa turnuvaya baştan söylesinler, tükenmeyelim. Ha yok bu bir taktikse şenlenelim, ‘Türko’laşalım, dövünelim, kendi çapımızda havamızı atalım, gurur duyalım. Formamızı giyip kutlama yapalım. Kısıtlı futbol bilgim burada sona erdi. Duydun mu Volkan duydun mu? Bitti. Geç kaleye hala buradasın.

No comments: