Monday, March 19, 2007

Küresel Kaynama

Doğu’da karların üstüne çıkan solucanları gören köylüler, herhangi bir doğal bir felaketin habercisi olup olmadığını anlamak için trakelileri bir kavanoza doldurmuşlar televizyon kameralarına gösteriyorlardı.Zira bölgede şu ana kadar kış vakti kar üstüne çıkan solucanlara rastlanmamış.İyi haber, köylümüz bilinçlendi eskisi gibi kulaktan kulağa felaket tellallığı yapmak yerine solucanı kavanoza koyup, bilim adamlarının incelemesi için laboratuara gönderiyor.Kötü haberden daha sonra bahsedeceğim.Bilim kadını değilim, aklım almıyor solucanlara ne tip testler uygulanabilinir.Ölü solucan olsa testler dahilinde bir karara varmak daha kolay olurdu diye düşünüyorum.Fakat solucanlar coşkuyla kavanoz içinde dönüyorlar. Bir anda kendimi laboratuardaki bilim kadını gibi hayal etmeye başlıyorum. Oturuyorum. Hava soğuk.Muhtemelen maaşım beni geçindirmiyor, yıllardır köylü danışacağını bana danışacağına, ihtiyar heyetine danışmış.Danışık danışık oturuyorum.Bir köylü koşarak elindeki solucan dolu kavanozla içeri giriyor ve solucanların hikayesini anlatıyor.Köylünün hevesini kırmayarak muhtemelen dikkatle dinliyor ve sorunu çözeceğime dair söz veriyorum. Köylünün telaşlı yüzüne bakıp bir de tüm köylülerin rahat uyumasını salık veriyorum.Hindi gibi kabarmış, başım yukarda laboratuara doğru ilerliyorum.Çılgın solucanları mikroskobun altına koyuyorum, büyük bir ihtimalle solucanların pis pis sırıttıklarını görüyorum ve aşağı bağırıyorum ‘Neden çıktınız kardan dışarı kardeşim ?’ Cevap gecikmiyor. ‘Abla bir daha kar yağmaz muhtemelen, ortalığı telaşa vermek istemedik.Çoluk çocuk kar topu oynamaya karar verdik.Bizim bu fikrimiz aşağı köyde yankı buldu.İsyan haline dönüştü, topluca çıktık!’

Komik veya değil.Bağlantısı var ya da yok.Bağladım bağalayamadım.Acı ama gerçek.İşte kötü haber; Küresel Isınma.

Gerçeği ne kadar görmezden gelmeye devam edeceğiz henüz bir fikrim yok.Hava gittikçe ısınıyor.Buzlar eriyor, bilim adamlarına göre buzların altından çıkan eşine rastlanmamış canlılar, dev ahtapotlar ve çiçekler incelenme fırsatı bulunamadan yükselen ısıdan ötürü kaybolacaklar.Kutup ayıları ölüyor ve kar yağmıyor.Doğa’ya yapılan katliam, atmosferde salınan sera gazı ve adını sayamadığım birçok mühim etken büyük bir hızla sonumuzu yaklaştırıyor.

Herkesin en azından Kyoto Protokolünü okuduğunu varsayarak veya bu konuyla ilgilendiğini düşünerek yazıyorum.Ülkeler arası doğayı geri kazanım savaşını başlatacak olan toplu mutabakata varış anlaşması meşhur Kyoto imzalanmayı bekliyor.Bazılarımız ise yine en şüpheci ve en kaderci tavrıyla ‘Önce Amerika ve Çin imzalasın en çok onlar sera gazı salıyorlar atmosfere!’ tavrını takınıyor.Birimiz çıkıyor, bunun kalkınmamıza takılan bir çelme olduğunu söylüyor.Bazı günler ülkece minik çocuklar halinde dönüştüğümüzü düşünüyorum.Bu iki ülke kadar sera gazı yaymasak da sera gazı yaydığımız bir gerçek.Yüzde bir veya yüzde yüz kim umursar?

Kyoto’nun sanayileşmemizi etkileyeceği ve gelişmekte olan ülkelerin bu enerjilere ihtiyacı olduğu tezi şu sıralar hararetle tartışılan konulardan biri.Fakat bilinmeyen Kyoto’yu imzalayan birçok ülkenin alternatif enerjileri kullanmaya başladığı.Üstelik bu enerjileri kullanmak ya da üretmek sanıldığı gibi maddi bir yükümlülük de getirmiyor.Ama maliyeti yüksek olsa bile hepimiz su için savaşırken gelişmişliğimizin ne gibi bir önemi kalacak merak ediyorum.Sanırım iki hidrojen ve bir oksijeni el çırparak birleştirecek hale geleceğiz. Kyoto, eğer yeni bir para kazanma yolu ise ve ben yanılıyorsam, çevreme hiçbir faydası olmayacaksa da pişman olmayacağım.Çünkü inanmak istiyorum.Birilerinin kafasını gerçekten aksi tarafa çevirmeyip bir şeyler yapmaya çabaladığına inanmak istiyorum. Hükümetimiz Kyoto’yu imzalamayacaksa eğer, bize küresel ısınmayı durdurmaya yönelik çalışmalar yürüttüğünü, çabaladığını, önlem aldığını ve kendi çevre politikasını hazırladığını söylemeli.Bir vatandaş olarak görmek istiyorum ve bu benim en doğal hakkım.


Not: İlgilenenler için,ilginç bir rastlantı.Coca - Cola'nın yıllar önceki yılbaşı reklamı.Bir reklam öğrencisi olarak aklıma gelmişken bu talihsizlikten bahsetmemek olmaz.Başımıza neler gelebileceğini kim tahmin edebilirdi?!

Gerisini izleyicinin yorumuna bırakıyorum...

1 comment:

Dora Mengüç said...

Girizgah hayli sürükleyici...
Tebrikler...