Saturday, October 20, 2007

Acı ama Gerçek; Uyarıyorum ‘Facebook’

Arkadaşımı yine buldum; O zaman neden kaybettim?

Vallahi sosyolojik vaka ve geçmişle yüzleşme yeri bu ‘Facebook’. Üyeyim. Kim değil ki? Aklı başında arkadaşlar üye değil. Diğer kalan üyeler hepimiz bir grup deliyiz. Kaşınıyoruz mütemadiyen. ‘Ay! İlkokul arkadaşımı bulacağım, ay bilmem kim burada!’ Sevinip duruyoruz. Bir pokemonluk ki sormayın gitsin. Sanki yıllarca aramışım hiç bir şekilde ulaşamamışım bu insanlara, oturdukları evlerin kapılarını çalmışım da ‘Buradan taşındı yavrum demişler, gözlerim dolu dolu elimdeki adresi çöpe atmışım, yoluma devam etmişim…’ Grubu bile var sitede. ' Arkadaşlarımı aramadım sormadım, yıllar sonra facebook'tan buldum!' diye. Her yeniden rastladığım arkadaşımı bulunca bir sevinmek ki sormayın gitsin. Arkadaşın izini kaybetmek ne demek? Şimdi soruyorum. Kalan hayatımıza beraber devam etmeyelim demek değil midir? Çocuklukla kaybettiğimiz ve şimdi bulduğumuz arkadaşlarımızı konunun dışında tutuyorum. Ya karşılıklı olarak bilinçlice kaybettiklerimize ne demeli? Madem seve isteye kaybettin ne diye bulunca yine seviniyorsun? Gerçekten hiçbir fikrim yok. Aramızda saçma bir zihin deneyine kobay olarak katılıp hafızası silinen var mı? Ancak onlar kurtarabilir durumunu. ‘Hatırlamıyordum. Doktorum tavsiye etti. Adını soyadını bu siteye yaz geri kalanını acı tatlı millet zaten hatırlatacak!’ diye. Ben ki bir hafta önce söylediğim, yaptığım şeyleri sevmeyen, beğenmeyen bir insanım. Naçizane fikrim sürekli geliştiğim yönünde.Tarihimle yüzleşiyorum mütemadiyen. Ne derdim var bilmiyorum.

Geçmişle yüzleştiğimiz anlar alışveriş merkezinde karşılaştığımız ve yıllardır görmediğiniz arkadaşımızla yaptığınız ayaküstü bir sohbetten ibaret değil midir? Kötü anılarınızı da hatırlatıyor olabilir ama hemen atlatabilirsiniz. Facebook mu? 7/24 bu savaşı verirsiniz kimse tutamaz. Allah sabır versin.

‘Tag etme’ gözünü seveyim; Ben Beğendiysem Koyarım Kendim.’

Üye olmayanlara hemen özet geçiyorum. Artiz gibi çıkmak için geliştirilen yeni açılar tarihe gömüldü cicim.Tag derin bir felsefe. Benim bu durumu çözmem biraz zaman aldı. Arkadaşlarınız resimlerinizin üstüne adlarınızı yazıp profilinize koyuyorlar.Bu durum resimlerinizi bir online albümde toplamanız açısından güzel bir buluş. Çünkü bu güne kadar ‘Allah’ını seversen yolla cumartesi çektiğimiz resimleri diye msnden..’ diye yalvarmak zorundayken şimdi ‘Cumartesi ne de eğlendik hehehe..!’ albümü altında resimleriniz size ulaşıyor. Lamı cimi yok herkes böyle cicim. Buraya kadar güzel. Fakat arkadaşınız güzel çıkmış siz bir maymunsanız bittiğiniz an. Çünkü tagleyen insan kendi güzelse yanındakini pek umursamıyor. Bu durumda profilinize bakarken ‘Allah’ım ben gerçekten böyle miyim yahu?’ düşüncesi alıveriyor sizi.Kısa süre içinde başlasın temizlik. Tagleri kaldırmaya başlıyorsunuz. Profilinizden resim kalkıyor kalkmasına ama arkadaşınızın profilinde kalıyor.O da şansınıza artık. Arkadaşınızın inisiyatifine kalmış. Sizi seviyorsa kaldırıyor resmi, sevmiyorsa kaldırmıyor. (Aradığımız taş şu anda bir diğer arkadaşımıza ulaşıyor.). ‘E listendeki herkes arkadaşın değil mi? Zaten biliyorlar onlar senin maymun hallerini..’ diyecekler olacak.‘Ben bile görmek istemiyorum kendimi öyle..’ diyorum buradan bu ‘okur’daşlarıma. ‘Anlayın beni, boş bulundum yaptım bir maymunluk, geçti. Hafızalarda kalsa olmaz mı sadece?’
Daha da bitmedi. Mucit arkadaşınız size resim taglemeden önce size bir uyarı mesajı da gelmiyor. ‘Değerli kullanıcım bak arkadaşın bu resimleri senin profiline yapıştıracak izin veriyor musun, yakın arkadaşın mı vallahi kötü çıkmışın, ne yapalım facebook ailesi olarak ifadesini alalım mı?’ diye. Yok kardeşim facebook acımıyor. Akşam eve geliyorsunuz açıyorsunuz mailinizi arkadaşınız size 3 resim tagledi. Aman, Allah razı olsun. Acı gerçekle siteye girince karşılaşıyoruz. İkisi maymun biri idare eder. Ve şöyle düşünüyorsunuz ‘Facebook! Benim ifademi alsana oradan baştan, görmüyor musun neler yapmışım ?’ Bu yine siz yokken duvarınıza yazılan yazılarda da böyle. Bağımlılık nasıl oluşuyor şekerim? Böyle oluşuyor. Bilinçli yapılmış işte. Sürekli Facebook’ta neler oluyor? İşin yoksa takip et.

'Arkadaşınız Size Dansöz Gönderdi Nereye Koyalım? '

Koyalım kenara oynasın. Rakı masası beni deli eden bir eklenti. Rakı masası ekliyor herkes profiline. Bilmem kim ötekine rakı gönderiyor, beriki lakerda, hızını alamayan dansöz. Facebook cimrinin de işine geliyor. Samimi söylüyorum. Ben arkadaşlarımın böylesine bonkör olduğunu bilmezdim. Dansözler, saz heyetleri havada uçuşuyor. Bir ısmarlama hali ki sormayın gitsin. Yahu buluşsanıza deli misiniz? Yurt dışındaysanız, hasret çekiyorsanız tamam. İstanbul’da komşu semtten bir diğerine rakı gönderilir mi kardeşim, koşun gidin Nevizade’ye. Olmadı en yakınınızdaki meyhaneye danışın. Orada ısmarlayın dansözü, rakıyı. Madem arkadaşımızı eğlendirme taraftarıyız yine herkes karlı çıkıyor. Masanın bir ucundan diğerine bağırırsınız. ‘Haşmeeeet bu dansöz sana geliyor, sağol Kerimeee al ben de sana o zaman saz heyeti göndereyim..’ Ne şen ne şakrak bir ambiyans olurdu oysa ki. Beni de çağırırdınız.

‘Facebook’ta daha nice profilinizi kişiselleştirebileceğiniz durumlar mevcut. Katılabileceğiniz gruplar, dert ettiğiniz durumlar, ekleyebileceğiniz müzikler ve aklınıza gelebilecek diğer her şey. Seviyor insan, yurtdışından arkadaşlarınızı buluyorsunuz, kendinizle alay ediyorsunuz, arkadaşlarınıza latifeler ediyorsunuz, vakit geçiriyorsunuz, şaşırıyorsunuz, özlediğiniz arkadaşlarınızla hasret gideriyorsunuz, plan yapıyorsunuz.

Ne kadar süre üye kalırım bilemiyorum, belki de yakın zamana sıkılıveririm, siliveririm kendimi. Ama o zamana kadar acı tatlı anlarıyla facebooktayım. Seviyorum veledi. Keza eğlenceli ve komik. Facebook anlata anlata bitmez, zaten facebook konusu açılınca herkes bir şeylerden muzdarip ama bağımlı. Fakat gelecekte olacaklardan habersiz. Açıkça söyleyeyim;

Bir film sahnesi.
İç mekan, öğle saatleri.Beyaz bir muayenehane, aynı renkte bir koltuk uzanmış yatıyoruz.Başımızda doktor.Kendimizden geçmişiz.

- Doktor, rüyamda herkesi görüyorum, üstüme ismimi yazıyorlar, haberim olmadan defterime resimler çiziyorlar, sürekli dansöz çengi yolluyorlar..

- Eveeeeet. Şimdi siteye ilk üye olduğumuz zamana dönelim…

- Hangi site?

- Uzatma, konuşarak düzelmezsen, elektrikli poke’a alacağız seni mecburen.

- Siz de mi?

- Allah'ım...Ben de mi?

Evet, mübalağa sanatı ama asla bir Yiğit Özgür olamayacağım.

Haydi kalın sağlıcakla.. Işıkla, sevgiyle.. Öptüm hayatım. Geçmiş olsun cümlemize.

Dipnot: Şimdi yavaşça bloğu kapatın ve bu konuda atıp tuttuğumu kimseye söylemeyin. Facebook’ta beni gördüğünüzde yön değiştirin. Sessizce dağılalım.

2 comments:

Anonymous said...

bakma kurtul şeker... güzelliğini sanal işret alemlerine meze yaptırma.
kiss

galip

Anonymous said...

by the way, mübala değil mübalağa