Thursday, August 9, 2007

'The Future Muhtar’; İtinayla meslek bulunur

Yaz ayları… Hiçbir yoğunluk yok, hiçbir yere yetişmek zorunda değilim… Disiplin deseniz hak getire.. Tadını çıkarıyorum.. Daldan dala, daldan dala.. Arkadaşlarla görüşmek babında yani başka bir anlamı yok … Aslında fırsat bu fırsat deyip bir şeylerle de uğraşıyorum uğraşmasına…İlgi duyduğum işlere yöneleyim yeni bir şeyler öğreneyim diye…Yine de o kış aylarının bilmem ne yetiştiri, bu sınava giri, yarın proje teslimi var gibi gereksiz kendimle hır gır günlerim kayboldu, mazi oldu… Her şey güzel de mezun olmaya henüz alışmış değilim.. Hatta geçenlerde gördüğüm rüyada eksik dersim kalmış diye tekrar okula çağırılıyordum.. Arada sırada hatırlatılmasa eylül sonunda okul yollarındayım. Nasıl bir öğrenci psikolojisiyse gitmek bilmiyor. Bana göre hala öğrenci, etrafa göre mezunum.Bir başka inanışa göre bana göre süt onlara göre çikolata durumu…

Durum öylesine garip ki… Geçen hafta muhtara gittim… Muhtar, muhtarlık hayatında beni iki kere gördü, görmedi beni bir acayip sever.. Sohbet, belge melge derken yanında yıllardır oturan genç adam ki yıllardır daha ayakta görmedim… Benim için bir yarım insan, bir dosya arayıcısı, sıkılmaktan bitap düşmüş kişilik, gençliğini ikemetgah kağıtları arasında kaybetmiş delikanlı ama hala ısrarla mizah gücünü korumaya çalışan biri… Bir belge için mesleğimi sordu. ‘Mezun oldum!’ dedim. Kendimce sevindim, muhtara döndüm.. Gence göre, - ki bir isim bulmak lazım ‘Future muhtar’ diyelim. - normal karşılandı bu durum. ‘Mezun olmuş olmaz, meslek lazım’ dedi.. İşte o an bu cümle kafamın içinde yankılanmaya başladı ‘Mezun olmuş olmak olmaaaaazzz, olmaazzz…’ Sakince kafamı future muhtara çevirdim.Aklımda düşünceler… ‘Onu olmak istiyorum, ama berikiyi de olmak istiyorum tadında…’ Çocuğa açıldım, açılacağım…Belki bu kararsızlığımı dile getirirken iki damla gözyaşım akacak, belki biraz güleceğiz, belki de ayağa kalkıp ‘üzülme’ diyecek, sırtıma vuracak.. Yarım bir insan olmadığı anlaşılacak.. Biraz kolonya serpecek elime…Bu saniyeler süresince aklımda bir sürü gereksiz soru… Yerimde gidip geliyorum. Baktım ki ‘future muhtar’ ile bakışma süremizin bu seferlik sonuna geliyoruz, uzatırsam başka bir anlam doğacak, kısa yolu seçmeye karar verdim. ‘Bilmiyorum’ dedim.. ‘Boşta gezen kabul edilebilirse onu yazın!’ Future muhtar bu tip arsız, kendince sempatik gençlere alışık olacak ki soruyu patlattı. ‘Ne mezunusun?’ Onu biliyorum Allah’a şükür ‘Reklam’ diye atıldım .. Future muhtar pası aldı daktiloya attı. ‘Tamam yazıyorum, reklamcı…!’ İşte o andan itibaren ilk defa bir devlet belgesine reklamcı olarak kaydoldum. Reklamcı reklamcı oturuyorum yerimde.Biri gelse sırf ‘reklamcı’ kısmını duysa çalıştığım şirketi sorsa, ona da açıklamak zorunda kalacağımdan - ki yurdum insanı meraklıdır, bir seferinde ne okuduğuma binaen ‘reklamcılık okuyorum!’ dediğim bir taksiciden ‘Öyle mi hangi reklamlarda oynadınız?’ sorusuna karşı duyduğum isyan ve şaşkınlıkla karışık tespitimi de pekiştirmiştim. - o günü gibi öyle bir süre bön bön bakacağım. Çok geçmedi, bu kabus dakikalar sona erdi.. Teşekkür edip ayrıldım muhtarlıktan ve geri kalan işlerime devam ettim. Kendi kendime düşünüyorum şimdi…Kararsızım deyip duruyorum aylardır. Bir muhtara gitmek aklıma gelmedi. Mesleğine karar verememek de neymiş sen veremezsen devlet verir kardeşim… Bir de iş bulamıyorum diye ağlıyor herkes.. Reklamcıyım işte kapı gibi belgem var. Ben karar veremedim o ayrı.. Future muhtar sponsorloğu çerçevesinde gerçekleşti. Kristal kirazım elmam da olmayabilir, gidip geldiğim bir işim. Müşterime yaptığım bir kampanyam olmayabilir.. Reklamcı mıyım? Evet! Darısı diğer kararsızların başına.. Yaza devam, yazmaya devam, muhtara selam.. Öptüm cicim. Belgede reklamcı gider…

No comments: