Monday, April 9, 2007

Matematikle Yüzleşmek

Matematikten kaldığım zaman anlamıştım aslında, zayıf tarafımla yüzleşmem gerektiğini.Matematiği dışlamıştım da, o beni bırakmıyordu.Bana duyduğu platonik aşktan mıdır nedir lise boyunca tepemdeydi.Rakamlar büyüyerek rüyalarımda, üstümde zıplıyordu.Bir ile dokuz yan yana gelip X le beraber kafama kafama vuruyordu.Vektöriyel, karekökü hayatı istemiyordum ben.Daha çok yazılan günlerdi benim istediğim.Koyu Katolik Fransız öğretmenim üstüme geliyordu ‘Bırakıyorum seni!’. Çalışıyorum yapamıyorum diyordum.Üçle beşi çarpıp on dört bulduğum günlerdi.Bir o kadar nefret dolu bir o kadar dikkat noksanı yıllardı.

Para üstlerini almayı öğrenemedim.Benim için büyüleyici bir oyundu.Bakkalla aramda geçen sen bana iki ver ben sana beş vereyim günleri boyunca kandırıldığımı düşünerek elimde poşet, boynum bükük eve döndüm.Matematik beni mahvetti.

Sonra anladım hayat matematikti.Hepimizinki öyleydi.Elde kalanlar oyunuydu.Onla onu toplayınca, sonra başka biri gelince beriki çıkınca , arada koşarken duvara çarpınca anladık.Asla yerine başka bir şey koyamadığımız ‘x’ler vardı, adamı deli eden ‘y’ler, problemi çözmek için gerekiyorlardı oysa ki.Silmemiz gereken yanlış hesaplamalar, doğru açıya göre poz vermek vardı fotoğrafın güzel çıkması için.Formülünü aradığımız aşklar vardı mesela.Bizi bölen bizi ayıran fikirler.

Hayat matematik formülü kadar basitti de lisede öğrettikleri gibi değildi.Kavramlar doğruydu, sonucu bulacağımızdan emindik ki kavramları kullandık, dilimize yerleştirdik.Hayat eşittir neydi, sorduk durduk.

Lisede, çok çabaladım sonunda başardım öğrenmeyi.Kapattım matematik defterini.Şimdi para üstlerinde bilmem kaç verip bilmem kaç da alıyorum.İçim rahat.Yalnız formülünü bulamıyorum bazı şeylerin.O zaman soruyorum kendime bir hayat kaç probleme eşittir.Problemler olmasa hayat çekilir mi? Bir de söylemeden duramayacağım Koyu Katolik Fransız hocam her neredeyse haberi olsun.Sinir olduğum herkesi affederim gıcıklık olsun diye onu tenzih ederim.Matema – tikliyim.Tehlikeliyim.

2 comments:

GK said...

Al benden de o kadar. Nefret ediyorum yüz bin kere. Sosyal Bilimlerciyim işte var mı ötesi. Eğer matematikle, mühendislikle ülke düzelseydi, Erbakanlar, Receai Kutanlar, Süleyman Demireller bu ülkeyi düzeltirdi. Dilerim ki ölmeden şu ülkede bir sosyal bilimlerci, örneğin bir sosyolog başbakan olsun. O zaman farkı göreceksiniz. Sosyal bilimlerde kesin kurallar yoktur, hiç bir toplama çıkmarma değildir. Her case kendi içinde özel ve başkaları ile ilişkidedir. Katılmamak elde değil, ben de Matema- tikliyim. Elinize sağlık!

www.yicit.com said...

Matematik ile ilgili tek bir söylemim var o da arastırıp bulunasıca ve altına sıcarcasına gülünesice Tansu Çiller'in anıtkabir anı defteri yazılarıdır... Misal:
"Bugün Cumhuriyetin 75.yılı yani bize bıraktıgın mirasın 80.yıl dönümü, öte yandan 25 yıldır faliyet gösteren partimizin 13. kurulus yıldönümü. Daha nice yirmibirinci yıllarca beraber olmaya, görüşmek üzre atam, saygılarımla" Prof. Dr. Tansu Çiller